SON DAKİKA
Reklam Kodu r004Reklam Kodu r004
Reklam Kodu r004Reklam Kodu r004

Yatırım Uzmanı Serkan Çelik “Ekonomide soğuk kış yaklaşıyor!”

Bu haber 30 Ocak 2018 - 14:57 'de eklendi.

Zeytin Dalı Operasyonu, 2019 ile birlikte yaklaşan seçimler derken Türkiye ekonomisinin bugünü ve yarınını tartışır olduk. İzmir Karşıyaka’da Yatırım Uzmanı Serkan Çelik, İzmirlilerin yatırım tasarruf eğilimlerini, Türkiye ekonomisi ile ilgili öngörülerini, yatırım önerilerini EGE Haber’e anlattı.

Döviz ve altın piyasasına baktığımızda İzmirlilerin eğilimleri ne yönde? Bir yatırım aracı olarak altını görüyorlar mı?

İzmirliler altını seviyor. Hem kullanmayı hem de yatırım aracı olarak altını görmeyi seviyorlar. Ayrıca “yarın kullanırım bir ihtiyaç halinde” deyip tasarruf etmek de onları mutlu ediyor.

Altın ve döviz alıp ellerinde tutmayı enflasyona karşı bir kalkan olarak görüyorlar. Çünkü bildiğiniz gibi bir faizden kazanmak isteyen kesim var bir de faizi haram görüp hiç ona bulaşmak istemeyen bir kesim var. Bu bahsettiğim faizi kabul etmeyen kesim için altın ve döviz iyi bir yatırım aracı.

Halk piyasada belirsizliğe yol açan faktörleri bu kadar aktif görünce ister istemez cebindeki parayı koruma eğilimine giriyor. Malumunuz ülkemiz 3 seçime birden hazırlanıyor, dolayısıyla siyasette bir belirsizlik var. Ayrıca ordumuz Afrin’de savaş halinde bu da yine ekonomi için risk demek. O yüzden daha çok gard alma içindeler. Bir de enteresan bir şekilde bizim halkımız hemen kazanmak istiyor.. Yükselirse satıyor, düştü ise alıyor. Bu bize hizmet alanı açıyor. Aynı zamanda piyasayı da hareketlendiriyor. Hareket olan yerde de büyüklerimizin de dediği gibi bereket oluyor.

İzmir Karşıyaka halkı gerçekten çok duyarlı ve sevecen.

Serkan Bey siyasi belirsizlik, savaş hali ekonomi için ciddi riskli dönemlere işaret ediyor. Dolayısıyla ekonomist görüşleri karamsar bir hale bürünüyor. Siz Türkiye’nin yarınını nasıl görüyorsunuz?

Aslına bakarsanız özellikle 15 Temmuz 2016 ‘da yaşananlar, ABD’deki Zarrab Davası, içte ve dışta faal olarak verdiğimiz savaş , birçok ülkenin tarihine yayılmış olayların hepsinin birden çok kısa aralıklarla ülkemizde maalesef yer bulmuş olması sadece halkımızda değil hepimizde bir tedirginlik yarattı. Ancak; hepimiz şahit olduk ki, vatandaşlarımız dürüstçe güveniyorlar devletimize. Yurt dışına dövizleri ile pılını pırtını toplayıp gidenlerin sayısı oldukça az. Halkımız ülkesinde çalışmayı, çabalamayı, yatırımını da tasarrufunu da ülkemizde yapmayı benimsemiş durumda. Bu da yarınlar açısından beni ümitli kılıyor. Ben yüreğimde bu ülkenin şu an içinde bulunduğu dar boğazdan daha da güçlenerek çıkacağı görüşünü inanarak taşıyorum.

Siz de bilirsiniz ki bazen trenin raya oturması için raydan çıkması kaçınılmazdır. Sabır gerekir, zaman gerekir. Ama sonuçta daha sağlam oturur raya ve hızlanarak yol alır. Ülkemizde de böyle olacaktır.

Bu dönemde birlik içinde olmak elzemdir. Sadece şimdiki hükümet için geçerli değil bu söyleyeceğim ama Türkiye ekonomisi şimdiye kadar belirli aralıklarla hep patinaj çekti. Maalesef bu patinaj sonrasında bizi geriye götürdü. Ama artık Türkiye bu patinaj dişlisini kırmak üzere, daha güçlendi, güçlenecek. Böylece daha iyi bir ilerleme bekliyorum gelecekte.

2017 için açıklanan büyüme rakamı olan %11,7 çok eleştirildi. Eleştirilerin odağında da “bu büyüme halkın cebine niye hiç yansımadı?” sorusu yer aldı. Siz açıklanan bu rakamı ve eleştirileri nasıl karşılıyorsunuz?

Bu eleştiriler haksız değil öncelikle onu belirteyim. Çünkü hakikaten biz de anlamlandıramıyoruz. Rakamlar milli gelirden hesaplanıyorsa nasıl hane halkı bu kadar borçlu? Geçenlerde biz de kendi aramızda bir değerlendirme yaptık. Burada 20 kişi çalışıyoruz. Bir fiil çalışma hayatının içindeyiz, üretiyoruz. Gelin görün ki 20 kişiden 18 kişi “ben borçluyum” diyor. Banka kredisi çekmiş, akrabasından borç almış, kredi kartına fazla yüklenmiş, derken adı “borçlu” olmuş. Bizim ülkemizde kanayan yaramız; biz tüketime özendiren bir ekonomi sistemi güdüyoruz. Telefonun ne marka? Koltuk takımların demode, modaya uy, çağa ayak uydur derken, aslında ihtiyacımız olmayan birçok şeye yaşamak için muhtacız gözüyle bakmamız isteniyor. Atalarımız “ayağını yorganını göre uzat” derlerdi. Şimdilerde bunu ancak uzak doğu ülkelerinde görüyoruz. Mesela Japonlar katma değeri yüksek bir sürü şey sürüyorlar piyasaya ancak ceplerindeki telefon akıllı falan değil. Haydi akıllı diyelim son çıkana gerek duymuyorlar. “Ona o parayı vermem için onun bütün özelliklerini kullanacak bir işe sahip olmam gerek” diyor. Elindeki tamamen bozulmadan ondan vazgeçmiyor. İhtiyacına yönelik gidere evet diyor, geri kalanını istemiyor.

Bizde öyle değil. Tüketime gelince aşırı bir yüklenme var. Almak istediğini alıyor. Ama kredi kartına çok taksitle. Taksit sayısı arttıkça gelirinden ,geleceğinden yediğini katmıyor hesaba.

Kapalı çarşıda da görüyoruz artık bunun etkisini. Dükkanlar teker teker kapanıyor. Eskiden geceden tutulurdu orada işyerleri, hatta hava parası ile şimdi günden güne sayısı artıyor boş dükkanların. Bu da bizim piyasamız için bir tükenme sinyali. Yani; tükete tükete tükeniyoruz.

Ekonomi düzeyi ne olursa olsun fakirinden zenginine kimse büyümenin kaliteli bir büyüme olduğunu görmüyor. Görünen sadece şu; gayrimenkulden, varlıktan bir büyüme söz konusu. Bu da sanal bir büyüme.

Serkan Bey, bu bahsettiğiniz tüketme sendromundan, bu kısır döngüden sizce nasıl kurtulacak ülkemiz? Sizin önerileriniz var mı?

Türkiye’nin orijinal fikirler üretmeye, inovasyona , AR-GE çalışmalarına ağırlık vermeye ve markalaşmaya ihtiyacı var. Enerji kaynaklarının son otuz yılda nasıl kullanılacağından, iletişim, ulaşım, teknoloji, otomotiv sektörünün yarın için neler vadettiğini iyi okuması gerekiyor. Endüstri 4.0 neyi içeriyor? Biz sanayimiz ile yarını nasıl karşılayabiliriz? Sorularını kendine sormalı ve cevapları en ince ayrıntısına kadar araştırıp mümkün olan en doğru cevapları dünya ülkelerinden önce bularak yol almayı kendine hedef edinmesi gerekiyor. Bu potansiyel biz de var. En çok da buna inanması şart.

Afrin Operasyonu’nun piyasaya etkilerini birçok ekonomi yazarı yazdı çizdi. İyi olacak diyenler, ekonomik krize zaten gidiyordu Türkiye bu durumu daha da tetikler diyenler var siz ne diyorsunuz?

Halkımızın şunu bilmesi gerekiyor; piyasa zaten her şeyi önceden bilir. Öncesinde ona göre bir eğilim gösterir. Fakat bazı gelişmeler de vardır ki etkisi sonradan belli olur. Örnek verecek olursam ikiz kuleler saldırısı. Ne olur ne biter demeye kalmadı kriz geldi. Oldukça büyük ve zor atlatılan bir krizdi. Afrin Operasyonu devletin bekası için gerekli görülmüştür. Hali hazırda da yaşanıyor. Allah ordumuzun yardımcısı olsun.

Fakat kendi alanım açısından bakacak olursam tabi ki ekonomiyi kötü etkileyecek. Hem can hem mermi kaybediyoruz. Ayrıca Türkiye’ye “güvensiz” diyen ülkelerin sayısı az değil. Bu turizm açısından da ekonomiyi ters yönde etkileyebilir, yabancı yatırımcıda da sıkıntı yaratabilir. Bunu ancak önümüzdeki süreçte anlarız. Sadece görünen o ki; Türkiye zor günlerden geçiyor.

Bu veriler ışığında 2018’de yatırım ve tasarruf konusunda halkımıza ne tavsiye edersiniz? Döviz mi alsınlar, altına mı yönelsinler? Türk Lirası’nda mı kalsınlar? Gayrimenkule mi yönelsinler?

Seçimlere kadar Türkiye’de etki sanki çığ gibi büyüyerek gelecek, o nedenle benim naçizane tavsiyem kendilerini korumaya alsınlar. Harcamalarını mümkün mertebe kısıtlayarak nakitte kalmaya çaba göstersinler. TL’de kalsınlar. Borçlanmamaya çalışsınlar ama illa borçlanacaklarsa TL üzerinden borçlansınlar. Türkiye’de ilk önce gayrimenkul sektörü toparlanmaya gidecek. Şimdilerde çok büyüyen o balon etiketlerde bir düzeltmeye gidilecek. Halkımız ekonomi için soğuk kışın geldiğinin bilincinde davransın. Şunu da bilsinler; bu zamanı borçsuz, harçsız atlatmayı başaran gerek sanayici gerekse bireysel borçlanmanın önüne geçen hane halkı bu dönem sonunda çok rahatlayacak. Diğerleri için ise maalesef iflas kaçınılmaz hal alacak.

Her kış baharı saklar içinde. Bu bahsettiğim kışı da öyle görmekte fayda var. Bu sert kışın ardından Türkiye’yi üreten, teknolojisi, alt yapısı gelişmiş, jeopolitik konumunun gereğini yerine getirebilen bir ülke olarak görüyorum.

İzmir’in de bu üretimde çok iyi paylara sahip olacağını İstanbul’u bile birçok sektörde geçeceğini düşünüyorum.

EGE HABER

Reklam Kodu r028.Reklam Kodu r029Reklam Kodu r030.Reklam Kodu r031

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Yorum Yok

Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.