SON DAKİKA
Reklam Kodu r004Reklam Kodu r004
Reklam Kodu r004Reklam Kodu r004

Köşe yazarımız Tolga Turan yazdı… “Eski şarkılar neden çok daha güzel?”

Bu haber 19 Aralık 2020 - 11:57 'de eklendi.

1900’lü yıllar çoktan geride kalmışken, mesela bundan 20 yıl önce hayalini bile kuramayacağımız bir teknolojiyle bugün yaşarken, her şeyin bir bedeli olduğu gibi çağın getirdiklerinin de bedelini ödüyoruz. Sadece kasada değil, iç dünyamızda da. Güya iletişim çağındayız ama tüm bu iletişim araçlarının yanında ciddi bir iletişimsizlik yaşıyoruz. Teknoloji ve çağın iletişim araçları bize dünyanın her yerinden ve dilediğimiz herkesten haber almayı kolayca sağlasa da farkında olmadan bizi hızla hikâyesizleştiriyor. Yaşamakta olduğumuz, yaşayacağımız her türlü ilişkiyi hızla yüzeyselleştiriyor.

Duygu bütünlüğümüz, zenginliğimiz, derinliğimiz giderek azalıyor. Eriyen sadece buzullar değil… Bu yüzden bir şarkının hit oluşu, gece kulüplerinde bizi ne kadar dans ettirdiğiyle orantılı olarak belirleniyor. Akustiğin sesi kısılırken, elektroniğin sesi giderek yükseliyor.

İletişim çağı adı altında sürekli başkalarını takip ederken ve başka hayatları mercek altına alırken aslında kendi iç sesimizi dinlemeyi unutuyoruz… Kendimizle konuşmayı delilik, kendimizle baş başa kalmayı “bunalıma girme belirtisi” olarak sayıyoruz. Oysa insanın yalnız kalma evreleri de olmalı hayatta. Boş vakitlerimizde kendimizle baş başa kalmak yerine birer küçük ajana dönüşüyoruz. “Sosyal medya” adı altında teşhirciliği meşru sayıyoruz, takipçilik adı altında “dikizcilik” yapıyoruz. Adına da “sosyal paylaşım” diyoruz. Tabii yersen!

Bugün iki arkadaş bir araya geldiğimizde bile birbirimizle konuşmak yerine telefonlarımız üzerinden sosyalleşiyoruz. Bir sanallık, sahtelik aldı başını gidiyor. Sıla’nın da dediği gibi “Kafa nereye, biz oraya”. Tutabilene aşk olsun… Hâl böyle olunca “Nerede o eski bayramlar?”, “Ne güzelmiş siyah beyaz filmler”, “Eski şarkılar çok daha güzeldi” diye söylenmeden edemiyoruz. Herkese sinmiş bir mutsuzluk, tatminsizlik, memnuniyetsizlik…

Zaman 60’lar zamanıyken bir insan birinden hoşlandığında onu görebilmek için kim bilir ne kadar uzun süre bekliyordu… Bir kez sohbet edebilmek, oturup konuşabilmek, bir şeyler paylaşabilmek kim bilir ne kadar zordu. Zordu ve zor olduğu için kıymetliydi. O günün insanları birbirini vals salonlarında görebilirken, sinemada karşılaşırken bugünün insanları merak ettiği kişinin nerede olduğundan tutun da Facebook’tan son güncellemelerine varana kadar istediği her şeyi öğrenebiliyor. Ulaşmak isteyen için Instagram’a “Kik” kullanıcı adı not olarak düşülüyor. Yani %90 indirim var. Belki iddialı ve ağır ama gerçek söylediklerim. Bunu yapanlar kusura bakmasınlar, oksijensizlikten boğulurken “Ulaşılmazım” diye kimseye hava caka satmasınlar.

Günün getirdiklerinin hızına yetişmek için debelenirken, var olan sürümün daha tadını çıkarmadan her şeyin bir üst sürümünü beklerken, birilerini sürekli elerken ve elenirken eski şarkılar gibi güzel şarkılar beklemek, “ineğe çilek yedirip ondan çilekli süt beklemek” esprisi kadar bayat ve imkânsız. Serdar Ortaç’ın da zamanında dediği gibi bugünün teknolojisinde herkesin şarkıcı olabilmesi mümkün. Hâl böyle olunca, dijital teknoloji müziği de himayesi altına alınca ne o eski güzel sesler ne de kayıtlardaki derinlikler kaldı. Görüntü ve ses kalitesi hızla artıyor ama esas önemli olan insan kalitesi hızla azalıyor.

Bu yüzden “Bir güzellik yapsana, gece benle kalsana” demek bile, bugünün duygu ve nitelik fakiri insanı tarafından çok matah ve yaratıcı bir sözmüş gibi kabul görüyor.

Reklam Kodu r028.Reklam Kodu r029Reklam Kodu r030.Reklam Kodu r031

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Yorum Yok

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.