Altınordu Başkanı Seyit Mehmet Özkan, Torbalı’daki tesislerde kulübün altyapı faaliyetlerini anlattı, yüzüncü yıl hedefini açıkladı: ‘2023’te Avrupa kupalarında olmayı planlıyoruz!’
ALTINORDU Futbol Kulübü’nün, Türk futbol takımlarının arasında özel bir yeri var. Futbola bakışı, altyapı için verilen muazzam emek ve Türk gencine olan güven, Altınordu’yu diğer takımlardan hemen ayırıyor. Diğer takım yöneticileri ve taraftarlarının gözünde de Altınordu’nun ayrı bir değeri var. Bu başarılı çalışmanın mimarı olan Altınordu Başkanı Seyit Mehmet Özkan ile Torbalı’daki Altınordu Metin Oktay Yerleşkesi’nde buluştuk. U14 takımının sezon açılışını izledik ve başkan Özkan ile ‘İyi Birey, İyi Vatandaş, İyi Futbolcu’ ilkelerini konuştuk.
İYİ BİREY, İYİ VATANDAŞ, İYİ FUTBOLCU PROJESİNE NEDEN İHTİYAÇ DUYULDU?
TÜRKİYE’DE futbol üretilmiyor. İthal ile iş gidiyor. Şu anda Süper Lig’de 18 kulübümüz var. Neredeyse ilk 11’lerinin 8-9’u yabancı. Ama 80 milyon nüfus ve 30 milyon da gencimiz var. Gençlerimizle gurur duyuyoruz. Genç nüfusumuz olduğu için çok büyük bir potansiyel olarak görünüyoruz. Avrupa’nın en genç nüfusuyuz. Gelecek bizim. Ama biz yetişkinler gençlere yatırım yapmıyoruz. Gençlere yatırım yapmazsanız, birşeyler ekmezseniz o tarladan nasıl bir ürün alacaksınız? Böyle bir şey mümkün değil. Demek ki çok büyük bir emek gerekiyor. İşte ülkemizde o kadar uzun vadeli bir işe kimse yatırım yapmıyor. İnsan yetiştirmek en zoru ama bunun yanında insana en çok haz veren şey de insan yetiştirmek. Bu benim çocukluğumun projesi. Eşrefpaşalı olduğumuz için de altyapımda İzmirsporluluk var. Benim mahallemden birçok arkadaşım İzmirspor’da forma giydi. Ben onlar kadar iyiydim ama babamın zoruyla, okulu seçtim. Bana diyordu ki ‘Mehmet gerekirse senin ayağını kıracağım tekerlekli sandalye ile Ege Üniversitesi’ne götüreceğim. Seni mutlaka okutacağım. Çünkü ben okumadım, acısını çok çektim.’ Ve pazarları kesinlikle bırakmazdı. Beni mutlaka Alsancak Stadı’na maça götürürdü, kendisi sevmemesine rağmen beni tatmin ederdi. Bu arada futbol yüzünden iyi dayak yemişliğim de var. Bir gün bahçede futbol oynadım diye babam beni patakladıktan sonra içeriye girmişim. Ağlıyorum tabi. Demişim ki kız kardeşime “Birgün çok zengin olacağım ve bütün çocuklara futbol oynatacağım.” Bu çalışmanın altyapısında çocukluktan gelen bastırılmış bir şey var tabi. Sonra evlendim, Allah bir çocuk vermedi. Onu bile manevi bir şeye bağlıyorum. Çocuğum olsaydı, ona odaklanacaktım. İnsanın odaklanması 40’tan sonra başlıyor. İnsanlar ben neden böyleyim, ben buyum diye düşünmeye başlıyor. Sürekli kitap okuduğum bir dönemim var. Ardından 5 yıl boyunca sürekli gezgin olduğum bir dönemim var. İyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcuyu kafamda oluşturdum bu arada ve bunu yavaş yavaş nasıl gerçekleştirebilirimin arkasından koşarken, futbol dünyasının çok sığ olduğunu gördüm. Futbol oynayanlar, öğlene kadar uyuyorlar. Öğlende kalkıyorlar, antrenmana çıkıyorlar. Antrenmandan sonra bir kafeye gidiyorlar. Kafede boş muhabbet. Ondan sonra akşam biraz eğlence. Ondan sonra da yatıyorlar. Hiç dünyada neler olup bitiyor, ben ne yapıp etmeliyim, geleceğimi nasıl kurmalıyım, anneme babama yakın çevreme nasıl destek olabilirim gibi yardımlaşma, sosyalleşme gibi konularda kendilerini çok geliştirmediklerini gördüm. Gününü gün eden bir yaşam tarzı. Bu futbolcunun profesyonel yaşamını da olumsuz etkiliyor. Avrupa’yı işim gereği çok gezdiğim için onların ise öncelikle spor kültürlerini oturttuklarını gördüm. Anne ve baba mutlaka gençliklerinde spor yapıyorlar. Voleybol oynuyor, basketbol oynuyor, atletizm yapıyor, jimnastik yapıyor. Futbol oynaması şart değil. İlla sportif bir faaliyetin içinde oluyor ve sportmenliğin ne olduğunu öğreniyor. Bu sportmenlik içinde de aşırı yenicilik davranışını önlüyorlar. Zaten bizim ülkemizde de fanatizmin bu kadar fazla olmasının, aşırı yeniciliğin fazla olmasının altında, futbolun üretilmediği, tamamıyla aşırı magazinciliğin ön plana çıktığı bir sektör haline gelmesi yatıyor. Ve maalesef bunun düzelmesi zaman alacak biraz. Ben burada bir rol model olabilir miyim diye yola çıktım. Bu toprakların çocuğuyum, 62 yaşındayım, projeye 50 yaşında başladım. 12 sene oldu.
FUTBOL MESLEK OKULU BURADA NASIL BİR YER TUTUYOR?
ÜLKEMİZDE futbolun meslek bilinci içinde yapıldığına inanmıyorum. Öncelikle gençlerimizin, çocuklarımızın kafalarına futbolun bir oyun değil, meslek olduğunun bilincini iyice yerleştirmemiz lazım. Bu çok önemli. 18 yaşında profesyonel olduğu zaman o sen profesyonel oldun değil. Futbolculuğun meslek olduğu bilincini çocuklarımıza işlersek ancak başarı sağlanabilir. Bu yüzden buranın adı Futbol Meslek Okulu. Burada çocuklarımıza hem saha içinde hem saha dışında futbolu öğretirken, aynı zamanda onların kişilik gelişimlerine de katkıda bulunuyoruz, sosyal gelişimlerine de katkıda bulunuyoruz. Bir anlamda burası bir insani dönüşüm projesi. Toplumumuzda böyle bir gelenek olmadığına göre, çocuklarımıza ailelerinde ve toplumda görmediği bazı şeyleri eklememiz gerekiyor. Çocuklarımıza sporcu beslenmesi, sporcu sağlığı, kas ve kemik yapısı gelişimi gibi konuları da öğretiyoruz. Çünkü çocuklar için futbol çok ağır bir spor ve bu sporu çocuklar vücutlarıyla yapıyorlar. Fiziki gelişimleri ve kendilerine bakmaları çok önemli. Bunun eğitimini vermemiz lazım.
TORBALI’DA KAÇ ÖĞRENCİNİZ VAR?
100 ÖĞRENCİMİZ var. Bir de Yeşilyurt’ta ilk öğretimimiz var. Orada da bin çocuğumuz var. Bin öğrencinin içinden seçilmiş 6 yaştan 13 yaşa kadar takımlarımız var. Orada da her takımımız 20-25 kişi arasında değişiyor. Bunlar elit oyuncularımız. Orada ilk eğitimi bitirenler buraya geliyor. Burası orta öğretim gibi düşünelim. Burada 14, 15, 16, 17 ve 19 var. Beş takımımız burada mevcut. Kuşadası’nda da A takımımız var. A takımımız Türkiye 1. Ligi’nde oynuyor ve bu sene 11 yıllık emeğimizin karşılığında bütün A takımımız, dört kişilik abileri dışında 27 kişilik kadromuzun 23’ü kendi öz kaynağımızdan, kendi öz evlatlarımızdan oluşan bir kadroyla mücadele edeceğiz. Bu Türkiye’de bir ilktir. Yaş ortalaması 20,8. 20,8 ile Türkiye’de lige başlayan ilk ekip biz olacağız. Neden? Çünkü bizim çocuklarımız 11 yıldır eğitim alıyorlar. Antrenman yaşı diye birşey var. Bizim çocuklarımız herkesten fazla çalışıyorlar. Başka takımlar haftada iki üç idman yaparken ya da idmanın yarısını laylaylomla geçirirken, biz haftada altı gün idman, hem de ikişer üçer gün de yaşlarına göre eksik giderici özel antrenmanlar yapıyoruz. Ve aynı zamanda dersane eğitimleriyle çocuklarımızın beyin ve kişilik gelişimlerini de artırıyoruz. Tabi bu üçle çarpılacak bir süreç oluyor. Buna da biz antrenman yaşı diyoruz. Yani 19 yaşında bir çocuğumuz, 25 yaşında bir futbolcunun karşısında durabilecek bir bilince sahip, fiziğe sahip olarak sahaya çıkacaklar. Biz evlatlarımıza çok güveniyoruz. Zaten sözümün başında demiştim. Biz yetişkinler, bu toprakların çocuklarına, gençlerine yatırım yapmazsak, o zaman o gençlerden bir şey istemeye hakkımız yok.
PEKİ HEDEF NEDİR? BU ÇOCUKLAR BİR CENGİZ, BİR ÇAĞLAR OLACAK MI?
TABİ. Bir kere en başta artık Altınordu Futbol Kulübü üretime başladı. Bu sezon başladık zaten. Bunların içinden yeni Cengizler, yeni Çağlarlar, daha da iyileri çıkacak. Ve ünlü Avrupa kulüplerinde oynayacaklar. Şu anda biz yıllardır Avrupa’daki tüm turnuvalara katılıyoruz. Her takımımız ortalama iki defa turnuvalara gidiyor. Çocuklarımız, turnuvalarda yabancı kültürlerden insanlarla yalnızca Alman değil, Hollandalı, İspanyol, İtalyan, İngiliz, onlarla aynı yaştaki çocuklar oynarlarken, kendilerinin yabancı çocuklardan hiçbir eksiklerinin olmadığını, onlarla rahatlıkla başa çıkabileceklerini görüyorlar. Bu küçük yaşlarda başlayınca, büyük yaşlarda fobi falan da kalmıyor. Cengiz Ünder’in özgüveninin bu kadar yüksek olmasının nedeni, bizim küçük yaşlarından itibaren, Avrupa turnuvalarına gitmemizdendir.
ALTINORDU BİR GELENEK OLARAK YABANCI FUTBOLCU OYNATMIYOR. NELER SÖYLEYECEKSİNİZ BU KONUDA?
ÇÜNKÜ biz bu toprakların çocuklarına güveniyoruz. Bizim misyonumuz bu toprakların çocuklarından gerçek profesyonel futbolcular yetiştirmek. Böyle bir misyon koyduğunuz zaman çocukların daha büyümesine zaman var. Bu iş on yıllık süreç. On yıldan önce ürün almayı kimse düşünmesin. Tesadüf olur. On yıl öncesinden böyle bir misyon koymuşsunuz. Ondan sonra A takımda yabancı futbolcular oynatıyorsunuz. Bu kendi içinde çelişen bir şey değil mi? Bu anlamda biz bu misyonumuza olan bağlılığımızı ve Türk gençlerine olan güvenimizi ispat etmek için A takımımızda yabancı futbolcu oynatmıyoruz. Bana soranlar oluyor Süper Lig’e çıksanız da oynatmayacak mısınız? Evet Süper Lig’e çıksak da oynatmayacağız. Çünkü biz çocuklarımızı iyi yetiştireceğiz ve en iyi 9 numaralarla çıkaracağız ileride. Türkiye kaleci çıkartabiliyor ama forvet çıkartamıyor fazla. Bizim burada forvet antrenörlerimiz var. Hem de geçmişte gol kralı olmuş forvet antrenörümüz var. Ve onlar kendi gençliklerinden almış oldukları birikimi buradaki çocuklarımıza veriyorlar. Bu çok önemli bir şey. Bu bir meslek, bu bacasız bir fabrika. Bunu kimse hobi olarak düşünmesin, hobi falan değil bu.
SON OLARAK ALTINORDU’NUN 100. YIL HEDEFLERİ NELER?
26 ARALIK 1923’te kurulmuş Altınordu. İzmir’in Tilkilik semtindeki esnaf tarafından kurulmuş. Kurucumuz ve isim babamız da Süleyman Ferit Eczacıbaşı. Şimdiki Eczacıbaşı ailesinin dedeleri yani. O zaman Şifa Eczanesi diye İzmir’in çok önemli bir eczanesi varmış ki yarım hastane gibi çalışırmış. Süleyman Ferit Bey’e de Soyadı Kanunu’ndan önce Eczacıbaşı lakabı Vilayet Konseyi tarafından verilmiş. Gerçekten böyle değerli bir insanın kurmuş olduğu bir arma Altınordu arması. Gerçekten herkesle arası iyi olan hiç kimseyle ihtilafı olmayan bir takımın emanetçisiyiz şu anda. Biz de bu emaneti mümkün olduğunca korumak ve ileriye taşımak için uğraşıyoruz. 2023’te yani 100’üncü yılımızda Avrupa’da olmayı planlıyoruz. Avrupa kupalarında 2023’te olabilmek için de 2020’de Süper Lig’e çıkmayı hedefliyoruz. Şu an 2017’de olduğumuza göre 3 yıl sonra Süper Lig, sondaki 3 yılda da Avrupa kupaları hedefimiz var. Her yerde yazıyor bu da çocuklarımız ezbere biliyorlar.
CENGİZ ÜNDER ROMA’YA TRANSFER OLDU. SÜRECİ ANLATIR MISINIZ BİZE?
ÖNCE Çağlar olayıyla başlayayım. Çağlar, Cengiz’den daha önce çıktı. Çok savaşçı ruhtur Çağlar. Gözünü budaktan sakınmayan, makina gibi bir delikanlıdır. 1,5 sene önce beni Freiburg’un teknik direktörüyle konuşturdular. ‘Ben bu çocuğu oynatacağım’ dedi. Avrupa’da Ümit Milli maçında izlemiş. Sonra yaza doğru birkez daha alevlendi iş. Beşiktaş ve başka kulüpler istedi. Ancak ben Çağlar’ın yurtdışında oynamasını çok istiyordum. Tekrar Freiburg ile iletişime geçtik ve o iş oldu. Şimdi bu işteki en sihirli kelime, futbolcuyu başkana satmayacaksınız, teknik direktöre vereceksiniz. Sahaya sürecek olan antrenördür. Benim Çağlar’ın yurtdışına gitmesini istememin en önemli sebebi, eğitiminin tam bitmemiş olmasıydı. Bu çocuklar tabi ki 30-35 yaşındaki adamlara karşı oynuyorlar. Yani 20 yaşında bir gencin futbolda zirve yapmasını kimse beklemesin. Tamam çok hareketli, kararlar verebiliyor, sokaktaki yaşıtından farklı ama sonunda 20 yaşında. Eğitimi yükseltecek bir kulübe gitmesi lazım. İşte bunu yapacak da antrenördür. Antrenör istiyorsa o eğitim devam edebilir ve o hoca aldı Çağlar’ı. Onlar 1. Bundesliga’ya çıktılar. Çağlar sezonun belki de en iyi stoperlerinden biri olarak hem de 1. Bundesliga’da oynadı. 1. Bundesliga şu demektir: Dünyada Premier Lig birincidir, ikincisi Alman ligi Bundesliga’dır. Yani Çağlar, dünyanın en iyi ikinci liginin en iyi stoperlerinden biri olarak sezonu kapattı. Ve sonra da milli formayı giydi. Seneye inşallah Freiburg onu satar, böyle bir performansla devam eder de. Buradan yola çıkarak Cengiz’e bağlayayım. Cengiz’i de Abdullah Avcı Hoca çok istedi. Yani Cengiz’i biz Başakşehir’e vermedik, Abdullah Avcı Hoca’ya verdik. Abdullah Avcı tabi ki gitmez. Başakşehir ile özdeşleşmiş bir spor adamı. Ama Abdullah Avcı Konyaspor’a gitseydi, ben Cengiz’i Konyaspor’a verirdim yani. Önemli olan o takımın teknik direktörünün çocuğu istemesi. O çocuğa inanıyorsa, değer veriyor demektir. Değer veriyorsa, o çocuğa süre verecek demektir. Bu bakımdan önemli. Biz bundan sonra da böyle genç futbolcularımızı, gerçekten isteyen kulübün teknik direktörüyle konuşarak, onun bu çocuğumuzun eğitimine katkı sunacak teknik direktörlerin kulübüne göndermeyi planlıyoruz.













