Torbalı ilçesinde çalıştığı kurşun fabrikasında kurşun zehirlenmesi sonucu 39 yaşındaki işçi Suat Akbal’ın bacakları kullanılamaz hale geldi.
Gaziemir ilçesindeki, halk arasında ‘İzmir’in Çernobil’i olarak bilinen ve yıllar önce kapatılmasına rağmen toprağa gömülen radyoaktif maddeler nedeniyle risk oluşturan eski kurşun fabrikası, Torbalı ilçesine taşınmıştı.
39 yaşındaki 4 çocuk babası işçi Suat Akbal, 2014 yılında fabrikada döküm elemanı olarak işe başlamış ve maddi durumdan dolayı fazla mesai yaparak çok miktarda kurşuna maruz kalarak sakat kaldı. Zamanla bacaklarını kullanamaz hale gelip, koltuk değnekleriyle yürümek zorunda kalan Akbal, yaklaşık bir yıl boyunca iş yerinden destek gördü: Fabrika yönetimi tedavisi karşılayıp, maaşını yatırdı.
1 yıl sonra işine son verilen Akbal, yetkililer hakkında dava açtı. 2 yıldır davanın devam ettiğini söyleyen Akbal, “İlk rahatsızlandığımda yaklaşık bir yıl boyunca iş yerim tedavimi karşıladı. Şikayetlerim ise günden güne arttı. Ağrılarım dayanılmaz hale geldi. Fizik tedavi gördüm ve daha sonra bastona düştüm, destekle yürümeye başladım. Böyle olunca iş yerim beni içeri bile almamaya başladı. Güvenlikle gidip, güvenlikle dönüyordum. Gidip gelirken de herhangi biriyle konuşmam yasaktı. Bu süreçte beni gören birkaç kişi korkup işten ayrıldı. O yüzden beni saklamaya çalışıyorlardı” dedi.
DHA’nın haberine göre, işe girdiği ilk andan itibaren vücudundaki kurşun değerinin diğer personellere kıyasla normalin çok üstünde olduğunu ifade eden Akbal, “Her vardiyada yaklaşık 40 ton döküm yapıyorduk. Çalıştığım dönemde eleman eksikliğimiz vardı bazen 2 bazen 3 vardiya çalıştığımız oluyordu. Haftada 1 gün izin kullanıyorduk. Normalde bizim gibi ağır metal sektöründe çalışanların 7 saatten fazla çalışmaması gerekiyormuş. Biz de böyle bir imkan olmadığı için vücut depolamaya geçmiş. İş yerim tetkikleri yaptıktan sonra tedaviye gönderseydi zaten bu kadar ağırlaşmazdım. Bir yıl boyunca bu şekilde çalışmaya devam ettim. Bir yılın sonunda artık çalışamaz hale geldiğimde mide bulantıları, halsizlik ve sabahları kusma ile uyanmaya başladım. İlk etapta aile doktoruna gittim” diye konuştu.
‘KURŞUN ORANININ DÜŞMESİ İÇİN OYALADILAR’
Yaklaşık 3 yıl boyunca Ege Üniversitesi Hastanesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi ve İstanbul Meslek Hastalıkları Hastanesi’nde tedavi gördüğünü belirten Akbal, “Vücudum tüm tedavilere rağmen kurşunu atamadı. 2018 yılında Ege Üniversitesi’nde ‘Vücudun 15 ya da 20 yılda ancak arınacak, yapacak bir şey yok’ dediler. Arındıktan sonra kalıcı hasar da kalabilirmiş. Yapacak bir şey olmadığı için tedavim sonlandırıldı. O tarihten beri bekliyorum. Tedavi gördüğüm bütün yerler kurşun zehirlenmesine bağlı nöropatik rahatsızlık olduğunu onaylamıştır. Bununla ilgili tüm raporlarım mevcuttur. İş yerindeki hekim durumu önceden fark edip hastaneye sevkimin yapılmasını istemiş ama işlerin yoğunluğundan dolayı beni hastaneye göndermeyi ertelemişler. Beni eve gönderdiler, ben iş yerim benim için telaşlanıyor sandım. Meğer kandaki kurşun oranının düşmesi için beni oyalıyorlarmış” şeklinde konuştu.
‘GAZİEMİR’DEKİ ZEHİR SAÇAN KURŞUN FABRİKASIYMIŞ’
İş yerinde kurşun zehirlenmesi yaşayan tek kişinin kendisi olmadığını söyleyen Akbal, “Benim gibi Bayram isimli bir işçi de hastalanmıştı. O da iki ayağını kullanamıyor ancak o firmayla anlaştı. 50 bin TL civarında bir para alıp uzlaşmaya gitti ve imzasını attı. Aslında bu fabrika Gaziemir’den taşınan, şu anda bile atıkları sebebiyle zehir saçan kurşun fabrikasıymış. Ben de bunu sonradan öğrendim. İşe girerken de çalışırken de ciddiyeti ve riskleri anlatan kimse olmadı. Biz davalarımızı açtık, adaletimize güveniyoruz. Haklı olduğumuzu biliyoruz, sonuna kadar hakkımızı arayacağız. Bu süreç ne kadar uzayacak bilmiyoruz. Ailemle birlikte çok mağduruz hiçbir gelirimiz yok” dedi.
‘ÇOK YOKLUK ÇEKTİK’
Suat Akbal’ın eşi ev hanımı Nurgül Akbal (33) ise, “Dört tane çocuğumuz var. Bu evde hem kadın hem erkek oldum. Eşime hep yardımcı olmaya çalışıyorum. Bundan 6 yıl önce bu işleri yapabileceğimi düşünmezdim. Ama şimdi aslan kesildim. Çocuklarım da ben de çok mağdur kaldık. Çok yokluk çektik. Bizi görsünler, sesimizi duysunlar” dedi.















