SON DAKİKA
Reklam Kodu r004Reklam Kodu r004
Reklam Kodu r004Reklam Kodu r004

Köşe yazarımız Tolga Turan yazdı… “Nerede O Eski Mektuplar O Heyecanlar”

Bu haber 25 Aralık 2020 - 9:28 'de eklendi.

Eskiden mektuplar alırdık dostlarımızdan, uzun uzun, samimi sıcak satırları olan.

Anlatırlardı içlerinde ne varsa, içlerinden geldiği gibi, bildiğimiz gibi.

En samimi duyguların dile geldiği satırlar, birbiri ardına eklenen cümleler ahenk içinde,

biraz durgun biraz kederli, söylenirdi ne varsa söylenecek olan.

Her mektup gelende ufka doğan güneş misali, gözlerimizin şavkı aydınlatırdı odayı.

***

Hep en içten özlemlerin, en hasrete bakan yanı dile gelir satırlarda, paylaşılırdı uzak yollardaki dostlarla. Duyguların içtenliği, anlatanın samimiyeti satırlara nakış gibi işlenir,

arasına bazen kurumuş bir gül yaprağı eklenirdi. Cümleler kısa manalar yüklü,

sevinçler belli ederdi kendini. Can dostum, sevgili arkadaşım, kardeşim diye başlardı satırlar, başladığı

gibi sürer giderdi aynı samimi sıcaklık. Uzun ayrılık zamanlarının

getirdiği özlemlerin güzelce anlatılması için düşüne düşüne yazılırdı mektuplar.

Bayramlarda bir başka olurdu mektup sevinci, bir başka haz alırdık duygularımızdan.

Güzel kartpostallar için dolaşır, her sergiye bakardık, duygularımızı en güzel hangisi anlatır diye.

Kime ne yazacaksak, günler önceden hazırlık yapar, kartlarımızı zarfların içine özenle koyardık.

Postaneden derlerdi; “ Zarf kapalı olursa şu kadar, ağzı açık olursa bu kadar”

diye. Gönlümüzün yükünü doldururduk zarflara, her gelen mektup, yazılan her satır, çok şeyleri anlatır, bir kelamın ifadesi kitapları doldururdu. Bütün âlemi anlatırdı neredeyse yazılanlar. Bütün sevinçleri her kederi…

Hiç zorluk duymazdık dosta kelam etmekten, uzun yolları aşan mektuplarla selam etmekten.

Neler anlatırdı satırlarımız, neler yüklenirdi satırlara, en güzeli en içteni

en sıcağı sığardı mektuplara. Kimin askeri varsa, kimin gurbetliği, kimin sevdalısı hep mektupların sırtındaydı.

Sayfa sayfa, satır satır, dize dize, yazılırdı gözden akan yaşlarla, inciden damlalarla…

Her kalem alışta ele, neler gelirdi akla hayale, şifaydı mektuplar, hem akla hem bedene.

Yaşlı teyzemiz vardı mahallede, oğlu gitmişti bir zaman gurbet ele, torunları tutarken gözlerinde, postacıyı beklerdi virane evinin penceresinde. Ne günlerdi mektupları olduğu günler, neler hissederdik neler…

Okuma yazma bilmezdi yaşlı insanlar, mektubu geldiğinde ya bakkala yâda bir tanıdığı koşar,

“oku evlat ne demiş gurbetteki derdi.”

Mektuplar geldiğinde, herkes pür dikkat, nefesler tutulmuş her kelamın manası yüreklere zer eder,

bazen yaşla bazen tebessümle, bayram havasında okunurdu.

***        *

“Kıymetli anneciğim” derdi, yâda “candan dostum” yâda “değerli eşim”…

Başlardı samimi içten yakan üten satırlar. Okuyan anneyse Yusuf’un gömleğini almış Yakup gibi

yüzüne gözüne sürer, sessiz sessiz ağlardı. Okuyan bir eşse, kimsecikler görmesin diye, akan

****

gözyaşlarını, içine gömen bir edayla tavrını gizler, mutfağa koşar, saatlerce çayın demlenmesini beklerdi. İçini yakan uzaklık, adına hasretlik denen duygu, nedenini bilmese de, değerci bunca

özleme diye uzun düşünür, manasız hayallere dalardı. Hasretin bütün hissiyatını kaplayan atmosferinde, özlenenden uzak, büyüyen çocuklarıyla iç geçirir, vuslatın geleceği asırlık zamanı beklerdi.

Yalnız kaldığında gelen nağmenin kokusunu içine çekerek sessiz ağlar,

mektupların daha sık gelmesi için yaratana dua ederdi. Okuyan bir dostsa, arkadaşsa, geçmiş günlerin özlemiyle gözleri buğulanır, sokakta beraber oynadıkları günleri hatırlayarak iç çekerdi. Zamanın akıl almaz akışına sitem eder,”hey gidi günler hey yy” diye iç geçirirdi.

*****

Çok şey anlatırdı mektuplar, çok şey. Anlattıklarını bile anlatamaz olduk şu günlerde.

Başladığı gibi samimi biterdi yine; “ [Yanlizca Kayıtlı Kullanıcılar Linkleri Görebilir];a emanet ol, selam ve dua ile hasretle kucaklıyorum, mektubuma acele cevap…

”birde yarım tekerleme yazardık, “kestanem kebap acele cevap” diye.

******

Şimdilerde yoksunuz mektupların büyüleyici havasından, ihtiyaçta duymuyoruz aslında.

Artık dijital ortamda yarım kelimelerle, dudaktan düşen zoraki cümlelerle hal hatır sorar olduk.

Samimiyetten uzak ifadeler, tam çıkmayan kelimeler, sevginin olmadığı lügatlerle amel eder olduk.

”mrb.,nar.,slm.,”…Ne ifade ediyorsa onu anlıyoruz kuşatıcılıktan uzak, ulviliğe yabancı ifadeler.

Saramıyoruz kucaklayamıyoruz dostlarımızı, yalana hazır zeminlerde,

konuşurken bilmiyoruz kim nerde, ne sevgi kaldı, ne aşk gönüllerde.

Uzun anlatamıyoruz kendimizi, dertleşmeler bitti, çağrı muhabbetiyle geçen ömrümüzde,

bir daha asla geri gelmeyecek değerleri, kayıp hanemize yazmış yaşıyoruz artık.

Belki de uzun mektuplara yazacak kadar anlatacak değerlerimiz ve samimiyetimiz kalmadı birbirimize, kim bilir. Günü birlik dünya meşgalesinin bütün evrenimizi kuşattığı şu günlerde, yalnız yaşamanın verdiği kederle gömüldük yalan dünyamıza. Önceliklerimizin yer değiştirdiği zamane hastalıklarının

insanlığı sardığı meşgale ortamı kimsesizler diyarına bizi mahkûm etti.

*****

Özleniyor eski günlerin özlendiği gibi eskiden gelen mektuplarda.

Nerde samimi satırlar, nerde her derdini paylaşabilen sıcak insanlar. Yetişen neslin egoist zeminde

fıtratının gün be gün bozulduğu, asri çağın şifasız hastalıklarına yakalandığını görmekteyiz. Sürekli meşgul kafalar, kulaklarda müzik çalarlar ve durmadan mesaj yazan parmaklar. Çevre kültürünün eğittiği, dizilerin yön verdiği zavallı insanlık. Bir olsak acaba, el ele versek geri getirebilir miyiz o güzide günleri. Yâda ne yapsak ta tekrar yaşasak samimi sıcak baharları. Çok zor değimli, belki imkânsız, bir daha hiç bulamayacağız, ne yıllarca saklanan mektupları nede asırlık sevdaları.

Günü birlik sevdalarla geçecek ömrümüz, hep yalancı baharlarla erken açacağız,

ilk kırağıda, dökülecek çiçeklerimiz kuruyacak dalımız budağımız. Nekadar özlem duysakta.

Reklam Kodu r028.Reklam Kodu r029Reklam Kodu r030.Reklam Kodu r031

HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

Yorum Yok

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.