Sinirlenmeyin hemen. Kötü bir şey değil had bilmek. Aksine çok iyi bir şeydir. Çünkü had demek sınır demektir. Kişi kendi sınırını bilmeli ve ona göre hareket etmelidir. Türk Dil Kurumu Sözlükten baktığınızda anlam itibariyle değerini bilmek, kendini bilmek, kendi değer ve yeteneğini olduğundan üstün görmemek. Yine had bilmenin ne kadar güzel ve yüce bir erdem olduğunu büyük alimlerin sözlerinde görürüz. Bir gün Mevlana hazretlerine soruyorlar: Üstad bu kadar okumuşsun hala okuyorsun, bu kadar yazmışsın hala yazıyorsun neyi bilirsin?
Haddimi bilirim diyor Mevlana. Çünkü had bilmek kendini bilmektir. İşte bütün mesele bu. Yalnız biz had bilmek şöyle bir kenarda dursun insanlara haddini bildirmeyi kendimize şiar edinmişiz. Herhangi bir konuyu çok iyi biliyorsak insanlara bunu anlatmalı ve onlarında konu ile ilgili bilgilenmelerini sağlamayılız. Çünkü akıl insanı diğer mahlukattan ayıran en büyük nimet. Yalnız bilgimiz yoksa da lütfen rica ediyorum susalım. Çünkü bilmediğimiz bir konu üzerine konuşmak eksik olacak belki de işin içine yalan girecektir. Bu şekilde hem insanları yanlış yönlendirmiş hem de kendinizi küçük düşürmüş olursunuz. Haddini bilen insan kendini sorgular.
Yapılan bir şeyde ilk olrak kendisine bakar acaba neden böyle oldu? Ben mi bir hata yaptım? Eğer ben hata yaptıysam nerde ne hata yaptım der. İğneyi başkasına batırıyorsa çuvaldızı kendisine batırır. Haddini bilen insan hak konuşur, hakkı savunur. Haddini bilmeyen ise ön yargılıdır. Haddini bilen insan varoluştaki yerini sorguladığında hiçbir şey bilmediğini söylerken haddini bilmeyen herşeyi bildiğini idda eder. Hatta sizin kulaklarınıza fısıldanmış ya da yüzünüze karşı gür bir sesle söylenmiş; benim kim olduğumu biliyor musun? Kimse benim sözümün üzerine söz söyleyemez. Var mı aranızda benim bileğimi bükecek? Hadsizliklere tanıklık etmişsinizdir.
Burda dikkat çekmek istediğim şey cahillik değil. Cahile herhangi bir işle ilgili işin nasıl yapılması gerektiğini gösterirsiniz oda yapar. Yalnız haddini bilmez kişi ben biliyorum ben yaparım ben anlarım der öğrenmez eline yüzüne bulaştırır. Hemen her konuda bilgisi vardır haddini bilmeyenin. Yapılan bir işte başarı gösterilmiş olsun ya da başarısızlık olsun kendini ortaya atar iyi ya da kötü eleştirilere başlar. Yapılan başarılı bir iş olduğunda kendisinin daha iyisini yapabileceğini idda eder. Sen yap dendiğinde ise elinden hiçbir iş gelmediğini görürsünüz haddini bilmez insanların. Birileri çıkar ve haddini bilmez insanlara haddini bildirir. Öyle Halep ordaysa arşın burda. Toplumun bütün katmanlarında karşımıza çıkar had bilmek ve hadsizlik. Deve ile farenin hikayesini biliyorsunuzdur. Ben yine bilmeyenler için kısa bir özet geçeyim.
Küçük bir fare devenin ipini eline almış kasıla kasıla ben ne yiğit biriymişim diyerek yürüyormuş. Deve de huyundaki yumuşaklık yüzünden bu durumdan hiç çekinmiyormuş yalnız farenin büyüklenmesi yüzünden fareye gününü gösterecekmiş. Bir ırmağın önüne gelmişler. Fare korkmuş. Bunu gören deve ayağını ırmağa sokmuş. Bak demiş fareye su diz boyu korkulacak bir şey yok. Sana diz boyu ama beni 100 arşın geçer. Fare hatasını anlamış ve mahcup olmuş. Kılavuzluktan vazgeçmiş. Deve ise hiç böbürlenmeden öyleyse bir daha kibirlenme de canın yanmasın, haddini bil ve asla gurura kapılma demiş. Ve fareyi sırtına alarak suyun karşısına geçirmiş.
Demem o ki boyunuzu aşan işlere kalkışırsanız kimisine diz boyu gelen suda boğulur gidersiniz. Ne kadar zengin olursanız olun, ne kadar bilgi sahibi olursanız olun haddiniz bilin. Makamınız, mevkiniz, paranız, gücünüz, rütbenizden dolayı milleti hakir görmeyin. Kendinizi onlardan uzaklaştırmayın, onları da kendinizden. İnsanlara hoşgörü ile yaklaşın.
Birbirinizi sevin. Kimseye haksızlık etmeyin. Doğru olanı konuşup, doğru olanı yapın. Ey insanoğlu eşrefi mahlukat olarak yaratıldın. Haddini bil esferi mahlukat olma.
Çünkü mutlak bir gün hak tecelli edecektir.