Babalara karşı yabancılaştırma sendromu
Ülkemizde ne kadar yaygın çalışılan bir konu bu bilmiyorum ama Ebeveyn Yabancılaştırma Sendromu araştırılıp, bilinçlendirilmesi gereken bir konudur. Her seferinde söylediğim gibi; ben psikolog değilim sadece deneyimlerimi paylaşmak istiyorum.

Boşanmaların sonucunda birbirlerinden nefret eden iki insanın ortaya çıkması çok da anormal bir durum değildir. Neticede, sizi en iyi tanıyan, en güçlü ve zayıf noktalarınızı bilen bir insan ile bir anda tüm ilişkiniz bitiyor. Eğer canınız acımışsa, onu üzmek için elinizdeki her kozu kullanmaya hazır hale gelirsiniz. Ortada çocuk var ise, ilişkiniz aslında hiç bitmiyor ama bazen bunun farkına varmak çok zor oluyor. Özellikle çekişmeli velayet davalarında bir ebeveyn çocuğu diğer ebeveyn’e karşı, kaba tabirle, dolduruyor. Bazen de boşanma tamamlanmasına rağmen eski eşine çok kızgın olan bir ebeveyn, kızgınlığı ile kendi baş etmeyip çocuğuna da aksettirmektedir. Amaç çocuğun diğer ebeveyne karşı da aynı derecede kızgınlık ve nefret beslemesi ve ondan uzaklaştırmaktır. Sonuçta bir insanı en çok üzen şeyin evladının ondan nefret etmesi değil midir? Ayrıca çocuğu kendi tarafına çekip diğer ebeveynden nefret etmesi bir kontrol mekanizması olarak da işliyor olabilir.

Babası ile ilgili negatif eleştiri yaparak: “çok bencil bir adam baban, o sadece kendini düşünür, tembeldir, çalışkan değil, çok çirkin bir erkek” v.b.
Babasına “o adam”, “baban/babası olacak herif” gibi isimler takarak ve bunu doğrudan çocuğa veya onun duyabileceği şekilde başkalarına söylemek
“Baban/Babası beni dövdü” diyerek gerçekleşmiş olsun veya olması şiddeti kendi çıkarları için kullanmak ( intikam)
Çocuk ile babası ve babasının ailesi ve arkadaşları arasında görüşmeyi engellemek

Çocuğu babaya yaptığı her ziyaretten sonra sorguya çekmek, babanın özel hayatı ve yaşamı ile ilgili detaylı bilgiler (ve hatta mahkemede delil olarak kullanılacak kanıtlar) istemek
Çocuğu eski kocaya karşı duyulan kızgınlık ve nefrete maruz bırakmak: “beni hep dövdü, bana bakmadı, çok kötü bir adamdı, beni aldattı” demek
Çocuğa sadece “Benim çocuğum” diye hitap etmek, “sen sadece benim çocuğum, seni bu dünyada BİR TEK ben EN ÇOK BEN seviyorum” demek
Ziyareti esnasında telefon ile devamlı çocuğu arayıp onu sıkıştırmak, azarlamak, “beni bıraktın” diyerek kendisini kötü hissetmesine yol açmak, onu çok özlediğini söyleyerek babası ile geçirdiği zamanlar ile ilgili suçluluk duymasına yol açmak
Çocuğun babası ile telefonda görüşmesini engellemek – telefon numarasını saklamak, baba aradığında çocuğun uyuduğunu veya evde olmadığını söylemek v.b.
Babanın yeni eşi veya sevgilisine karşı kötü davranışlar sergilemesini, o kişiden nefret etmesini söylemek, teşvik etmek
Babanın çocuğa iyi bakamadığını, çocuk babanın yanındayken güvende olmadığını ima etmek
Çocuğun babasını özlemesine karşı suçluluk hissettirmek “o adamı nasıl özlersin ki, nesini özlüyorsun bizi bırakan oydu” v.b.
“Bu ailenin dağılmasına tek sebep baban” diyerek, evliliğin bitmesinin tüm suçunu babaya atmak
Babanın aldığı hediye veya kıyafet için “ala ala bunu mu aldı” demek

Bu liste uzayabilir ama yöntem ne olursa olsun, ebeveyne karşı yabancılaştırıldığında çocuğun içinde tamiri imkânsız yaralar açılır.
Sonuç: Çocuk onun özü olan iki parçadan bir tanesini kaybettiği ve dahası çok sevdiği iki kişi arasında seçim yapmak zorunda kaldığı için, devamlı bir suçluluk duygusu beslemektedir. Annesi önceleri ona çok sevdiği ve belki de ilahlaştırdığı babasının sevmemesi gerektiğini anlatmaktadır. Çocuk ise babasını, babası olduğu için sevmektedir ama anneyi de kırmak istemez. Diğer bir yandan da babaya karşı güveni sarsılmıştır ve babasına güvenemeyen çocukta “babam böyle demek ki ben de böyleyim” duygusu yerleşir ve öz-güven eksikliği ortaya çıkar. Depresyondadır çocuk. Ailesi dağılmıştır.
Boşanmadan sonra alenen ifade edilen düşmanlık duygusu, ayrılığın fiziksel ayrılıktan daha fazlası olduğunu gösterir çocuğa; annesi ve babası anlaşamıyordur, birbirinden nefret ediyordur. Çocuk nefret’i öğrenmiştir ve ne yazık ki bu nefret duygusu ailesinden kaynaklıdır. Biliyorum, ben kendimde yaşadım bunları!
Çocukların algısı çok açıktır ve gerçeği elbet görmektedirler, yeter ki siz en acı ilacı şeker ile kaplayıp dünyanın en güzel tatlısı diye kandırmayın. Acıyı da tadacak, tatlıyı da.
Vardı fikirleriniz? Sizce hepimiz bir miktar da olsa istemeden çocuklarımızı öteki ebeveyn’e karşı yabancılaştırıyor muyuz? Gerçekleri göstermek ile yabancılaştırma arasındaki çizgi nerede? İlgisiz ebeveyn’in davranışlarını gizlemeli, ne olursa olsun mükemmel ebeveyn imajı yaratmalı mıyız? Yoksa doğru ile yanlış davranış farkını göstermeli miyiz? Peki, sizin eski eşiniz çocuğunuzu size karşı kışkırtıyor mu? Bununla nasıl baş ediyorsunuz? Çocuğunuzun güvenini tekrar nasıl kazanırsınız? Sizde eski eşinize karşı çocuğunuzu kışkırtıyor olabilir misiniz?
Ben psikolog değilim sadece deneyimlerimi paylaşmak istiyorum.















