Torbalı Basın Birliği yazarlarından Muhittin Cengiz “Hadi Hayırlısı” başlıklı bir yazı kaleme aldı…
O günlerde bir partiden Meclis Üyeliği başvurusu yapmış ve 25 Temmuz 2013 tarihli köşe yazımda aşıdaki konulara değinmişim. Bugün değişen bir şey olmuş mu adına da sizlerle paylaşmak istedim.
Biz de Meclis Üyeliği hizmetine aday adayı olduk. Bakalım hayırlısı… Takdir edenler takdir eder, bize de görev alma fırsatı tanırlarsa veya görev alabilirsek elimizden gelen gayreti göstereceğiz elbette. Bütün olumsuzluklara rağmen…
Adayların belirlenmesinden sonra durumundan memnun olanlar olabileceği gibi, memnun olmayanlar da olabilecektir. Karar vericilerin işi özellikle de bu sefer çok zor. Aşağısı sakal, yukarısı bıyık meselesi… Allah seçicilere kolaylık versin.
Adayların belirlenmesinde hangi kıstaslar dikkate alınacak, kim neye göre tercih edilecek henüz bilinmiyor.
Adayların hangi yöntemle belirleneceği konusunda Genel Merkezde bir heyet oluşturulmuş. İl başkanlarından aday saptama yöntemi konusunda örgütlerin önerilerini alacakmış. Ayrıca Milletvekilleri, Denetmenler ve PM üyelerinin de görüşleri alınacakmış. Heyet, il başkanlıkları ile yapacağı toplantısından önce bir genelge yayınlamış. Genelgede, il başkanlarının, Parti Genel Merkezi’ndeki toplantıdan önce, tüm ilçe başkanlarıyla ortak toplantı yapması, aday saptama konusunda onların da görüşlerine yer verilen yazılı raporları oluşturması ve bunları da getirmesi istenmiş. Durum bu…
Yine de politikada tecrübeli olanlar bu konuda kendilerine göre çeşitli senaryolar oluşturuyorlar ama neticede senaryo.
Bizim kalbimizden geçen ve önerimiz; tüm parti üyelerinin katılacağı bir ön seçim yapılması ve adayların bu şekilde belirlenmesidir. Bu yöntem özellikle de sosyal demokrat partiler için olmazsa olmaz şart olmalıdır.
Bir görüş var ki, belediye başkan adayının kendine göre bir aday listesi oluşturmasını mubah görüyor ve doğal olarak çalışacağı meclis üyelerinin kendisi tarafından da onaylanmasının doğru olacağını iddia ediyor. Bu bir görüştür tabii, doğruluğu yanlışlığı tartışılır…
Ama adayların hangi kıstaslara göre belirleneceği henüz belli değil. Doğal olarak İlçe Yönetiminin görüşleri ağırlıklı olacaktır. Daha sonra zannediyorum belli ölçülerde İl Yönetimi de kendine göre rötuşlar yapacaktır. Ve en sonunda da Genel Merkez mevcut durumu iyice bir değerlendirdikten sonra kendi katkılarını ve düzeltmelerini de koyarak son kararı verecektir. Bu dönem taktikler zannederim daha önemli olacaktır.
Ön elemeler sonucu durumundan memnun olan adaylar olabileceği gibi olmayanlar da olacaktır doğal olarak. Yine bildiğim o ki! Her aday adayının memnun olmadığı takdirde kendine göre bir (B) ve (C) planı da var.
Aday adayının ödemesi gereken adaylık başvuru ücretinin epeyce yüksek olması, yani orta gelirli birisinin ilk etapta dahi altından kalkamayacağı bir meblağ ile yarışa başlatılması, bazı üyelerin görev taleplerinin önüne geçmiştir. Keşke bağış nitelikli ödenti daha az tutulsaydı da daha fazla üyenin görev talebinin önü açılsaydı.
Ben burada özellikle görev talebi diyorum. Ama çoğu üye şuna inandırılmış; bunlar bayağı da inanarak savunuyor “Görev talep edilmez, görev verilir” diyorlar. Evet; gerçek anlamda bir görev vermeden bahsediliyorsa buna katılırım. Yani tüm üyelerin katıldığı bir ön seçim sonucu görev verilirse buna katılırım. Böylece adaya taban tarafından görev verilmiştir. Bu gayet normal bir durumdur. Böyle bir durumda dahi adayın bu görevi talep etmesi, kendi isteği ile bunu taahhüt etmesi gerekir.
Zannediyorum iki türlü görev talebi oldu. Bir kısım üyeler birilerinin işareti sonucu görev talep ettiler. Bazı aday adayları ise aydın olmanın verdiği toplumsal görev bilinci ve doğal liderlik akışı içinde aday adayı oldular. Bu tür toplumsal sorumluluklarda; can çıkmayınca huy da çıkmaz derler ya… İşte öyle bir şey
Ben her iki durum için de herhangi bir şey diyemem. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır… Yiyeceği şeyi kimisi sayarak yer, kimisi de soyarak yer ne diyelim…
Şimdiden herkese hayırlı olsun diyorum. Hadi hayırlısı…
