Adına film yapılmış nadir askerlerden olan II. Dünya Savaşı’nın filozof meşrepli komutanı General Patton’un “savaşta önce gerçekler ölür” sözü, bize hiç bugünkü kadar yol gösterici olmamıştı.
Mesela Suriye iç savaşı çıktığından beri, Esad’a bağlı gruplar “Suriye Gerçekleri” adıyla, Esad muhalifleri ise “Suriye Haber Ajansı” adıyla, aynı olayı birbirinden tamamen farklı kurgularla haber yapabiliyorlar. Amaç, dünya kamuoyunu yanlarına çekmek…
Türkiye’deki bazı örgütler ve cemaatler dahi komşuda ortaya çıkan bu yeni siyasi tablodan duydukları rahatsızlığı net bir mezhepçi pozisyon alarak dile getirebiliyorlar. Yani General Patton’un dediği gibi savaş, önce “gerçeği” vuruyor ve doğru bilgiye ulaşmak için soğukkanlı, tarafsız ve geniş perspektifli bir bakış açısı gerekiyor.
Türkiye’deki ana akım medyanın mezhep veya ideoloji gözlüğü takarak baktığı Ortadoğu’dan zaten haber yerine propaganda akarken bu soğukkanlılık ve tarafsızlık sorumluluğu da yine bizim omuzlarımıza biniyor.
Mesela IŞİD’le ilgili söylenmeyen söz, yapılmayan yorum kalmadı. Örgütün yaptığı selefi hareketlerden ve El Kaide bağlantısından dolayı, bu örgütün kökü genellikle Irak’ın dışında arandı. Dünyaya verdiği vahşet fotoğrafları nedeniyle arkasında Siyonistlerin olabileceği iddia edildi. Şiilere vurunca Arabistan’la Katar, PYD’yle dalaşınca Türkiye itham edildi.
Ancak IŞİD’i belki de kendi isteğiyle karikatürize eden ve gerçek fotoğrafı görmemize mani olan bu fırça darbelerini silebildiğimiz ölçüde IŞİD gerçeğine ulaşabilir ve Irak-Suriye hattında nelerin olup bittiğini daha iyi anlayabiliriz.















