Beynin nasıl öğrendiği konusunda son yirmi yıl içinde ilginç gelişmeler oldu. Beyninin her iki lobundan biri alınan hastalar üzerinde gerçekleştirilen çalışmalar hızlı öğrenme ve hafıza eğitimi metotlarında çığır açtı. Toplumun yanlış bilinçlendirildiğini ifade eden Torbalı Tıp Merkezi Nöroloji Polikliniği Uzmanı Dr. Armağan Uysal, öğrenmenin anne karnında başladığını söyledi
BUNCA gelişmelere rağmen beyin, hâlâ insan vücudunun çalışması hakkında en az şey bilinen organ olma özelliğini koruyor. Konunun uzmanlarına göre birçok kişi beyin potansiyelinin ancak yüzde 4-8 arasındaki bir kısmını kullanıyor. Beyin gerçekleri, başarılı bir eğitimin, insanın öncelikle kendini tanıması ve keşfetmesine; nasıl öğrendiğini öğrenmesine bağlı olduğunu gösteriyor. Bu gelişmeler, “Başarılı insan” kavramında da değişikliğe yol açtı. Günümüzün başarılı insanı, beyninin her iki yarısını da etkili ve dengeli bir şekilde kullanabilen ve gerektiğinde birinden diğerine kolaylıkla geçebilen insan olarak değerlendiriliyor. Beyin hücreleri arasındaki bağlantıları gelişmemiş insanlar, beyinlerine ne kadar bilgi yığmış olurlarsa olsunlar, düşünce, muhakeme, akıl yürütme becerileri gelişmemekte, bu yüzden de eğitilmiş sayılmamaktadır. Öğrenmek beynimizle gerçekleşen bir eylem, peki beyin ne zaman oluşmaya başlar? Sorusunun yönetilmesi üzerine açıklamalarda bulunan Tınaztepe Torbalı Tıp Merkezi Nöroloji Polikliniği Uzmanı Dr. Armağan Uysal, “Anneden gelen ovum dediğimiz yumurta ile babadan gelen spermin birleşmesinden, yani döllenmeleri yaklaşık 3 hafta sonra sinir sisteminin ilk oluşumu olan nöral plak meydana gelir. Bu plaktan ise 4’ncü haftanın başlarında beyni oluşturacak yapılar tomurcuk şeklinde ortaya çıkmaya başlar. 5’nci haftada bu yapılar belirginleşir ve doğuma kadar büyümesini ve çoğalmasını arttırır.” İfadelerini kullandı.
“TOPLUMUN DOĞRU BİR ŞEKİLDE BİLİNÇLENDİRİLMESİ ZORUNLUDUR”
YAKLAŞIK 1.5 kg olan erişkin insan beyninde 100 milyar kadar nöron adı verilen sinir hücresinin bulunduğunu belirten Dr. Uysal, “Her bir nöronun diğer nöronlar ile 10.000 civarında bağlantısı olduğunu düşünecek olursak beynimizde trilyonlarca bağlantının olduğunu görürüz. Tıpkı İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük metropollerin sokakları gibi değil mi? İşte doğduğumuzda bu metropol yavaş yavaş inşa olmaya başlar. Beş duyu organımızla aldığımız bütün bilgiler beyindeki sinirler arası bağlantıları arttırır ve 2 yaşına kadar bu işin büyük çoğunluğu biter. Ancak beyin gelişimi halen devam eder. Yani beynimizin çocukluktan sonra gelişmemesi ya da yalnızca %2-3’ünü kullandığımızın söylenmesi toplumca yanlış bildiğimiz bilgilerden. Bu doğru değil. Beynimiz sürekli gelişip yenileniyor ve iyi haber beynimizin %100′ ünü kullanıyoruz. Biz dünyada birlikte yaşadığımız diğer hayvanlardan ya da grubu küçültecek olursak memelilerden farklı varlıklarız. Evet, belki onlar bize göre hareket yetisi bakımından daha gelişmiş bir beyin ile doğuyorlar. Ancak biz yoğrulabilir, öğrenmeye aç bir beyin ile dünyaya geliriz. Örneğin bir zebra yavrusu doğduktan hemen sonra rahatça koşabilir iken bizim bırakın koşmayı yürümemiz 1 yılı alır. Bu sadece hareketler için değil içgüdü ve davranışlar için de böyledir. Sineğin gölgeden kaçması, ayının kış uykusuna yatması ya da köpeğin sahibini koruma dürtüsü beyne kazınmış içgüdü ve davranışlara örnektir. Biz de soluk alırken, ağlarken, süt emerken ya da anadilimizin ayrıntılarını öğrenirken genetiğimize kazılı bilgilerden faydalanırız. Ancak farklı olarak bizde genler sinirlere genel talimatlar verirler. Karşılaşılan durumlar ile öğrenme becerisi ve bunu geliştirme insan türüne ait bir özelliktir. Zaten bu durum türümüzün gezegen üzerindeki bütün ekosistemlerde hâkimiyet kurmasını sağlamış ve güneş sisteminin dışına çıkabilmemize zemin hazırlamıştır.” şeklinde konuştu.
“ÖĞRENMEK BEYNİMİZİN BELİRLİ BİR BÖLÜMÜNDE OLMUYOR”
10 YAŞINDAN sonra beyin gelişimi daha çok kimlik, benlik ve özbilinç kavramları üzerine olur diyerek sözlerini sürdüren Dr. Uysal, “Beyinde yeni oluşan bağlantılar aynı zamanda dürtü kontrolü üzerine de gelişir ve bu yirmili yaşlara kadar devam eder. Bu dönemde beyin risk almayı sever. Yapılan davranışlara nasıl tepkiler alabileceğini öğrenir. Bir aracı hızlı sürme, yalan söyleme ya da cinsel içerikli mesajlar yazma bu dönemde fazlaca görülür. Sigorta şirketlerinin genç yaştaki sürücülerden daha fazla para talep etmesi ya da hukuki süreçlerdeki 18 yaş kuralının temelleri aslında beyin gelişiminde yatmaktadır. Bu noktada anne ve babalar için de önemli bir mesaj geliyor aslında. Ergenlik çağında nasıl birisi olduğumuz, basitçe bir seçim ya da tavrın değil, yoğun ve kaçınılmaz bir beyin değişim döneminin sonucudur. Öğrenme anne karnından başlar. Bebek ilk olarak annenin ses titreşimleri ile karşılaşır. Zaman ilerleyip beş duyusu da oluştuktan sonra tıpkı dışarıya çıktığındaki gibi kendisine gelen her bilgiyi beyne alır ve değerlendirir. Bununla ilgili yapılan bir çalışmada bebeklerin doğumdan itibaren annenin ses tonunda ağladıkları görülmüştür. Öğrenme süreci beyindeki nöronların elektrik üretmesi ile gerçekleşir. Yani yeni bir şey öğrenmek istediğimizde her nöron sinaps adı verilen sinirler arası bağlantılar ile iletişime geçip büyük oranda enerji üretir. Bunu iki tepe arasındaki vadiden geçmeye çalışan dağcı örneği ile açıklayalım. Tepelerimiz sinir hücrelerimiz yani nöronlarımız olsun. Vadi de sinaps adını verdiğimiz sinirler arası bağlantı yeri. Dağcı bu tepelerden birbirine halatlar yardımıyla ilk defa geçerken oldukça zorlanır. Ancak daha sonraki geçişlerde halatı nereye atacağını ya da hangi hareketi yapacağını bildiği için çok da zorlanmaz. İşte öğrenme de böyle bir şeydir. İlk defa karşılaşılan bilgileri öğrenmek zordur ancak aynı bilgi ile sonraki karşılaşmalarımızda o kadar zorlanmayız. Tabii öğrenmek beynimizin sadece belirli bir bölümünde olmuyor. Bütün beyin bu sürece katılıyor. Bir şehrin örneğin İzmir’ in ekonomisi nerde diye bir soralım kendimize. Verecek özel bir yer cevabımız yoktur. Kemeraltı’ndaki çarşıdan Buca’da ki bir simit dükkânına, Alsancak’ta ki taksiden Balçova’ da ev yemekleri yapan yerel bir işletmeye kadar her yerdedir. Beyinde de süreç bu şekilde işler. Yaşlılıkta beyin küçülür mü? Zihinsel egzersizlerle küçülme azaltılabilir mi? Vücudumuzdaki diğer organların hücrelerinde olduğu gibi beynimizdeki hücrelerin de yaşlanma ve küçülme süreçleri vardır. Bu doğal bir süreç olabileceği gibi bazen patolojik bir hal alıp Alzheimer Hastalığı ya da Parkinson Hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıklara yol açabilir. Özellikle yaşlılıkta ortaya çıkan unutkanlıklar ve hareket bozukluklarında mutlaka nöroloji hekimine başvurmak gerekir. Tabii bunu olabildiğince ertelemek kendi elimizde. Doğru beslenir, gerekli egzersizleri yapar, uykumuzu iyi alır ve zihnimizi çalıştıracak aktivitelerde bulunursak, yani beynimizi strese sokmaz isek beyin sağlığımız ve öğrenme yetimiz maksimumda olur.” diyerek sözlerini noktaladı. Murat CAN













