“Akıllı bir kimse ameline bakıp kendini nasıl beğenir ki? Aslında amel de Allah’ın bir lütfu olup O’na şükür de yine O’nun ihsanıdır.”
Ebu Süleyman Darani (k.s.)
Öyle ya,bize sunulan her nimetin bir sebebi ve akabinde ortaya çıkacak bir imtihanı vardır,akıl ve iman nimetlerinin de sırrında bunlar gizli….Her ne kadar başarının sırrı, irademizi ortaya koymaktan geçse de bunların temeli Rabbimiz’in eşsiz lütfuna bağlıdır…Allahu Teala nasip etmese bizler ne aklımızı kullanacak malzemeyi keşfederiz ,ne de iman irademize sadık kalacak gücü kendimizde bulabiliriz…..
Ameller niyetlere göredir elbet,lakin niyetleri aşılayan bu temeli yüreğimize nakşeden de yine yüce Rabbimizdir elbet….
Yüce Allah(c.c.) kaderimizde yazılı olanı da , yaşamımız boyunca kaderimizi hangi ahlakla şekillendireceğimizi de en iyi bilendir,bu yüzden hangimizin hidayet yolunda istikrarlı adımlar atacağımız konusuna da vakıftır….
Ve kendisinin biz aciz kullarına sunduğu nimetlere ne denli şükür halinde kalacağımızdan da haberdardır elbet…
Lakin şu gözardı edilmeyecek bir gerçektir ki,Rabbimiz’e şükür halinde olmayı başarabilmek de, yine Rabbimiz’in kalbimize bakıp bize bahşeylediği bir ihsanıdır…
Sonsuz kerem ve lütuf sahibi olan Rabbimiz için zor bir şey yoktur ,lakin iman iradesine sadık kalabilecek kararlılığı göstermemiz halinde mükemmel ihsanları kazanabilmek mümkün olacaktır elbet.
Dünya hayatı öylesine tuzaklara açık ve fitne öylesine kol geziyor ki şu ahir dönemde,insanların bir kısmı müslüman kardeşinin tuzağa düşmesinden ve onun çaresizliğinden asla rahatsız olmamakta ve üstüne bunu bir başarı olarak algılamakta…
Lain iblise ve nefsine kendini teslim etmiş bu kapasitedeki kullar için kalpleri mühürlendiğinden hidayet kapısı da açılmayıp, kendilerine kazık attıklarının bile farkında olmayarak, ateşe koşan akıbetlerini hazırlamaktalar….Bu tip insanlara ne kadar da İslamı aşılamak gayreti gösterilse de kalplerindeki mührü sökmeyi artık Rabbimiz de istemediğinden, onların kulağına da kalbine de imanı taşımak mümkün olmayacaktır…..
En kötüsü de kendileri o tarz yaşam biçimini benimsedikleri yetmezmiş gibi sanki,nesillerine de aynı kültürü empoze ederek kendi akıbetlerinin yakıcı ateşine koşarak kendilerinden meydana gelen nesillerin de bu sona gidişine göz yummaktalar…
Uyduruk bir söz vardır “her koyun kendi bacağından asılır”diye ama nasıl ki ölmüş bir koyun eğer müdahale edilmez de o şekilde kaderine terk edildiğinde nasıl çevreye kötü bir koku yayarsa çirkin bir ahlakın temsilcisi de öylesine hem kendine hem de çevresine o ölçüde zarar verir….
Hal böyleyken seçtiğimiz arkadaşlarımıza dahi özen göstermeli ,hatta evlatlarımızın dahi irtibat kurduğu çevreyi takip etmeliyiz ki, biz ne kadar iman aşılasak da emeklerimizin zayi olmaması ve evlatlarımızın asimile olmaması için çaba harcamalıyız…
Evet bu ferasetli duruş örneği de elbet Rabbimiz’in ihsanıdır, biz hidayet yolunda kalmayı seçtiğimiz sürece…..
Yine de pes etmeyip hidayetlerin artışında gayret göstermeli, belki henüz kalbi mühürlenmemiş birileri varsa tövbe etmesine vesile olmalıyız,tabi ki bizler de her vakit tövbe halinde olmalıyız ki, neticede beşer olarak hata yapma olasılığımız vardır elbet….
Büyük veli Seri-i Sakati (k.v.)yolda giderken bir sarhoşa rastladı.Adam yere yıkılmış,üstü başı perişan,ağzı yüzü kir pas içindeydi;sarhoşluktan bu hale gelmişti.
Seri-i Sakati (k.v.),insan haysiyetiyle bağdaşmayacak bir şekilde kalmasına gönlü razı olmadı,gidip su getirdi;sarhoşun elini yüzünü güzelce yıkadı,üstüne başına çeki düzen verdi,sonra da oradan uzaklaşıp gitti.
Durumu görenler,ayıldığı zaman adama olup bitenleri anlattılar.Meşhur bir kimse olan Seri-i Sakati (k.v.) ‘nin sarhoş ağzı yıkamak gibi bu ince davranışı karşısında çok etkilenen o sarhoş insan tövbe etti ve bir daha içki içmemeye kesin karar verdi.Bir zaman sonra Seri-i Sakati (k.v.)hazretleri rüyasında Allah Teala’nın şöyle bir hitabıyla karşılaştı:
– Ey Seri ! Sen bizim için onun ağzını yıkadın,biz de senin için onun gönlünü yıkadık,yani ona tövbe nasip ettik.
Buradan da anlıyoruz ki çıkmamış candan ümit kesilmez ,biz mü’minler müslüman kardeşlerimizin hidayetinde, eksiklerini gidermesinde, Rabbimiz’e giden yolunda köprü olmayı her fırsatta vazife edinmeliyiz.













